UÇ (NİHAYET)

Alfabenin ilk harfleri
Rakamların ilki,
Bebeğin ilk heceleri,
Günün ilk ışıkları,
Baharın serinliği,
Derenin membaı,
Fidanın ilk filizi
Ve renklerden beyaz...
Hep başlangıçtır.

Ulaşılacak yere
“Yolun sonu!” denir
Kısaca...

*  Şiir, akılla kavranılır.  Uğur HACIHANEFİOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÖZLEME “DUR!” DİYEBİLMEK

Odalarımızda resminiz,
Dudaklarımızda isminiz,
Sonbahar kışa dönüşmekte
Anlatın bize, nasılsınız?

Düşlerimizde gözleriniz,
Seslerinizle, sözleriniz,
Uzanın bize gönlünüzce
Koklanacak nur yüzleriniz.

Doğaya egemen her renkte,
Müzikte, bestede, ahenkte,
Sevgimizi anlatamayız
Özlem dolu beraberlikte.

Sizsiz olmak bir yokluk ılık,
Düğümlenir seste hıçkırık,
Göz açıp kapayıncaya dek
Sonuçta bitmeli ayrılık.

* Şiir, görmeyen gözlere biraz daha ışık, duymayan kulaklara biraz daha sestir. Özcan İLTER

        

 

 

                       

 

 

 

 

MANTIKSIZLIK

Bir kere, bir kere daha duysam sesini,
Bir kere, bir kere daha görsem seni,
Bir kere daha perde arkasında siluet olup
Gece lâmbalarında pervaneleşsek...

Bir kere daha gecenin sabahı olsak
Yani bir kere daha doğsa güneşin ilk ışıkları üstümüze.

Bir kere daha koparsak turfanda papaz eriklerini,
Dallarına abanmadan yorgun
Ve bir kere daha kurtlu kirazlardan tiksinsek
İlkbaharın sonunda
(yazın başlangıcında yani).

Sonra kıyısına yanaşsak durgun derenin,
Kum taneciklerinin kıpırtılarında
İribaşların büyüdüğünü görsek
Fırlatılmış taşlarla genişleyen çemberlerde
Ve yaylı arabanın tekerleklerinin
Gıcırtılarından ürksek biraz...

Ve sonra...
Ve daha sonra...

Tükenen yolun başında geriye bakıp
Önümüzdeki sonsuzluğu bilinçsizce çiğneyip
Yok olsak!

* Şiir, rehavetten değil, gerilimden doğar. Abdülkadir BUDAK

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SABIRSIZLANAN KAHIR!

Bensizliğe alışmak mıydı muradın?
Sabret işte, yaklaştın ona bir adım
Bu dert beni bir kere öldürecek, bil!
Musallada ne olursa olsun adım.

* Uyağın şiirin ses değerine önemli bir katkı yaptığı tartışılmaz. Bununla birlikte şiiri uyağa boğmak da şiiri boğmak olur. Belki şairlik de burada.  Selahattin ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MERAK

Rüyamdaki rüyamda bir şölen seyrettim, bir düğün,
Gelin pembe giyimliydi, duvağında bir kördüğüm,
Melekler sevinçliydi, şeytansa damat için üzgün
Düşünürüm, böyle mi gelir ecel, böyle mi ölüm?

* Şiir, kapalı kapılara tek anahtardır.  Süleyman KARACABEY

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ANLAŞILIR, SÖYLENMEK İSTENEN

Bir heyecan gönlümde, sanki kavuşmak gibi,
Hasretine dayanmak, öyle alışmak gibi,
Bir bilene, problemini danışmak gibi,
Uzaklığınla tüm gücümle savaşmak gibi.

Çözümlemek sorunu kolay mı, yoksa zor mu?
Çaresizliğimden anlayan uzman doktor mu?
Sorunlarla boğuşmamak, yenilmek olur mu?
Çözünce, bilince neşelenmek, coşmak gibi.

Bir ülke, bir iklim, bir ses, bir resim, bir bütün,
Yaşadığımız aynı, yarın, bugün, hem de dün,
El ele olmalı, yaşanmalı aynı düğün,
Sensizlik özlemini yok edip aşmak gibi.

* Yaşamak yoksa lokmalardan kurulmuş sözcüklerden ibaret bir şiir midir? Fikret İLKİZ

        

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DÜŞÜN

Yaşam bir oyun, hem de üç perdelik
Doğmak elde değil, ölüm gibi
Yaşamak; hem ölesiye aşk gibi
(Aşkta kanun, nizam, intizam olmaz!)
Bitince iyi bitmeli
Sonsuz yaşamak gibi...

* Şiirin çekisini şairi bilir. Vedat YAZICI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DÖNÜŞE DOĞRU TÜRKÜ

Hiç önemli değil doğmak
Önemli olan yaşamak
Yaşamayı bilmek yaşamacasına
Hem istekle
Umutla
Arzuyla...

Ya ölmek?...
Hem elimizde değil
Hem;
“Kaderde var!”
başlangıçtan, sonuçta...

* Şiir bir öfkedir. Can YÜCEL

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÖZLEMEK

Ne susuzluğumu gideren suyu özledim,
Ne açlığıma çare olan nimeti gözledim,
Ne solumayı dilediğim hayatı izledim
Seni özlediğim gibi, özlediğim kadar!

Ne yaşam için gönlümde sonsuz sevinç oldu,
Ne ecel için cismime içten korku doldu,
Ne cennet için dualarım umutlu yoldu
Seni özlediğim gibi, özlediğim kadar!

Ne düşüncelerimi bilinçli özümledim,
Ne rüyalarımı gerçeklerle çözümledim,
Ne de yaşantımı hayallerle düğümledim,
Seni özlediğim gibi, özlediğim kadar!

Ne gece sonu sabaha erişmek istedim,
Ne kıştan çıkıp baharla sevişmek istedim,
Ne günün saniyesiyle gülüşmek istedim
Seni özlediğim gibi, özlediğim kadar!

Sensizlikte ne bilinen yedi renkten geçtim,
Ne denizlerde yüzdüm ve ne göklerde uçtum,
Ne aydınlıkta fer, ne karanlıkta nur seçtim
Seni özlediğim gibi, özlediğim kadar!

* Şiir, elbet bir dil olgusudur, tragedyada da şiir dilde başlar, sözcüklerle oluşur. Ancak tiyatro şiiri sözcüklerden ibaret değildir. Güngör DİLMEN          

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ULAŞAMADIĞIM

Yalnız günlerimin birinin sabahında

Bir ses böldü yalnızlığımı...
Yalnızlığıma; “Dur!” dedi.

Yorgun gözlerimde belirdi şeklin
Bildim;
O; sensin
Sen; sensin.

* Şiir bazen gönüllerde hüzzamdır. Ağlamak acıyı, üzüntüyü en üst seviyede hissederek yaşamak, gözyaşlarıyla sel edip dışa salmaktır. Süleyman KARACABEY

 

 

 

 

 

 

GİDİŞİNE ALIŞAMADIM OĞLUM!

Gittin gideli, ne şekillendi yedi renk,
Ne tad kaldı, ne tuz cismimde, ne de ahenk,
Sanki gönlümde yapıyorum ruhumla cenk
Gittin, gidişine alışamadım oğlum!

Bazen çok geç ulaşırım sensiz sabaha,
Bazen kulağımı kaparım Ah’a, Vah’a,
Seni emanet ettim gönlümde Allah’a
Gittin, gidişine alışamadım oğlum!

Keşke olsaydı tek derdim, çekilmez sevda,
Bulunurdu herhalde derdime bir deva,
Duygularım anlatılmaz bir defada
Gittin, gidişine alışamadım oğlum!

Bilirim, oralarda aç-susuz değilsin,
Açıkta değilsin, hem uykusuz değilsin,
Rahatsın (belki), mutlak huzursuz değilsin
Gittin, gidişine alışamadım oğlum!

Her an nefesimde, hep rüyalarımdasın,
Gün geçmez bölmelerde, hülyalarımdasın,
Sen daima ettiğim dualarımdasın
Gittin, gidişine alışamadım oğlum!

Gidişinde tüm aile çekmiştik halay,
Ayrılmak olmamıştı bize hiç kolay,
Öyle de, böyle de geçecek on iki ay
Gittin, gidişine alışamadım oğlum!

* Bazen şiiri anlamağa çalışırım, belki de anlarım, şair olmadan (hem zaten şair olmaya da gerek yok!) şiiri yaşarken. (ŞİİR ÜZERİNE BİR DEYİŞ) den. Erol KARATEKİN

 

 

 

                   

 

 

ASKER’E

Beynimde bir hayal, bildim ki sen O’sun,
Rabb’ım tüm askeri, seni de korusun!
Önce Türk askeri, sonra komandosun
Rabb’ım tüm askeri, seni de korusun!

Yetiştin vatan için, gittin gurbete,
Kendimizi alıştırdık, biz hasrete,
Cesursun, karşı koymak için mihnete
Rabb’ım tüm askeri, seni de korusun!

Ne seher, ne gündüz bilinir, ne gece,
Hazırsınız tümünüz nöbete, cenge,
İhtiyacınız yok, destek, cesarete
Rabb’ım tüm askeri, seni de korusun!

Her Türk doğuştan ölüme askerdir,
Bu, düşmana daima kötü haberdir,
Yaşanan, yaşayacağımız zaferdir
Rabb’ım tüm askeri, seni de korusun!

Fidandın, şimdiyse evin ağacı, direğisin,
Özlem dolu ana-baba yüreğisin,
Sen vatan savunmasının gereğisin
Rabb’ım tüm askeri, seni de korusun!

Vatan her şey, vatan için yaşa bence,
Hayallerini düşle daima, gönlünce,
Uğurladık, “Hoş geldin!” deriz dönünce
Rabb’ım tüm askeri, seni de korusun!

*  Pluto (Hades) adında bir düşünür; “Aşk sayesinde herkes bir şaire dönüşür!” demiş. O halde her şairin de âşık olduğunu kabullenmek gerek. Erol KARATEKİN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YALNIZLIKTA DURGUN ÖZLEM

Hep yakındık birbirimize
Verilmiş sadakamız vardı
Bir avuca sığardık
Dünyamız o kadardı...

Üleştiğimiz; güneş, gökyüzü, yıldızlar, aydı
Tayınımız; biraz ekmek-tuz, az-biraz yağdı
Özümüz avuçlarımızdaki dünyaydı
Kutu kadar, kutu gibi bir dam
Bizim için saraydı.

Bugün ne ruhumda, ne bedenimdeyim
Yarın; “Er kişi niyetine!” yalnızım
Haksızlık, vakitsiz yalnız bırakılışım
Yine de yalnızlığımda
“Yalnız” olmadığımı hissediyorum.

* Şiir doğruluğun bir adıdır daima.  Süleyman KARACABEY 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ESARET

Doğduğumda
Aa! Sen!

Yaşamda
-tüm sanal boyutlarda da hem-
Ah! Sen!

Ecelde
Ay! -yine- Sen!

* Şiir ve roman arasında çok büyük farklılıklar var. Çünkü şiir çok daha eski bir gelenek, çok daha eski bir yazın türü, roman ise çok daha genç. 19. yüzyılda şöyle bir ayrım vardı: Roman dış dünya ile ilgilidir, şiir ise daha çok insanın iç dünyası ile ilgilidir. Terry EAGLETON

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÇOĞALMIŞ ESARET

Doğduğumda
Aa! Sen!

Gerçek yaşamda
-ve tüm sanal boyutlarda da hem-
Ah! Sen!

Ecelde
Ay! -yine- Sen!

Düşün!  

İnan!  

Anla!  

Bil!  

Esirin miyim senin?

* Şiir yazıldıktan sonra nereye gidecekse oraya gider. Potkaldır, denize bırakılan bir şişedir ve mutlaka bir yerden kıyıya çıkar, eğer iyi bir şiirse.  Mustafa KÖZ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SON ÖZLEM

Gönlümdeki son göçmen kuşlar da umutsuz gitti,
Dönüşmekte kışa çaresizce, ölgün sonbahar,
Kandilimde görünen o ki; konan yağ bitti
Oysa daha (sanırım) çekecek biraz çilem var.

Büyüksün Allah’ım, büyüklüğüne tam imanım,
Seni tanımayan ilkel ruhlar benim düşmanım,
Verdiğin gibi alışın için de hazır canım
Azı karar bu yaşamın Allah’ım, çoğu zarar.

“Er kişi niyetine!” geleyim sana bir sabah,
Gönlümde kalmasın, hiçbir emel, arzu, hiçbir Ah!
Yolculuğuma katılsın, işlediğim her günah
Rabb’ım verme hakkımda yalvarırım kötü karar.

* Şiir, aykırılıklardan meydana gelmez, şiiri okunur ve şairi tercih edilir yapan şey farklı olmasıdır. Bekir K. AHISKALI